Anadolu coğrafi konumu itibariyle dünyanın en ilginç konumlarından bir yerde…
Anadolu’nun da batısında dünya tarihine eski çağlardan beri beşiklik etmiş efsanelere, mitolojik kahramanlara ev sahipliği yapmış Ege var… Aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit adına kutsal törenler yapılan antik Aphrodisias kenti Ege’dedir örneğin. Yazları kurak ve sıcak kışlar ılık ve yağışlı geçer bu bölgede. Coğrafya ve iklim koşulları mutlaka ki insanlara yansıyor. Mesela Karadeniz horonu Karadeniz insanını, o bölgeyi anlatır. Folklor danslarında dalga hareketi vardır. Bölge dağlık alandadır ve az yer vardır o yüzden dans hep oldukları yerde geçer. Havada soğuktur bu dansın ritmine yansır. Ege’de ise geniş alanlar ovalar olduğundan bizim efeler döner dolaşır turlar atarlar ve hava ılıman olduğundan efelerimiz şort şalvarlar giyerler. Şort şalvarlı kostümü olan başka bir yörenin halk oyununu da çıkartamıyorum şimdi. Efelerin hareketleri de oldukça ağırdır. Ağır fakat heybetlidir.
Ağır olmak, yavaşlık sıcaktan olabilir. İnsanlar koşuştururken düşünecek fırsat bulamazlar, ağırlığın ve yavaşlığın insanları sanat ve felsefeye yönelttiği de bölge tarihi göz önünde bulundurulduğunda doğru olduğu kabul edilebilir. Ağırlık tembellikle karıştırılmamalıdır. Zira ağaçlarından yağ, bal akan, verimli topraklardan ve ovalardan oluşan bu yörenin insanlarının tembel olması söz konusu olamaz. Sıcaktandır ki buralarda yaz Mayısta başlar, Ekim’de biter. 5 ay yaz yaşanan bir bölgede iş hayatı yavaşlar mı tartışılır. Yani efelerin ağır, sağlam ve heybetli yürüyüşü Egeli erkeklere yansır mı tartışılır.
Egeli kadınlar da farklıdır. Bir patates cipsi reklâmında kendi doğal haliyle oynayan Ödemişli teyze sıcaklığındadır belki Ege insanı. Ödemişteki patates tarlalarından sesleniyor teyzemiz. Egeli kadınların sıcaklığını ve samimiyetini çok güzel anlatır bence o teyze. Ben bir İzmirli olarak 3 büyük şehirde de yaşadım. Egeli kadınların farklarını somut olarak gözlemlemem ilk olarak İstanbul’da oldu. Üniversite öğrencisi olduğum İstanbul’daki ilk yılımda, anneannemi ve büyük teyzemi, İzmir’den beraber geldikleri grupla, Türk Kadınlar Birliği yürüyüşünde kadınlarla ilgili bir konuda pankart taşırken gördüğümde ben bile etkilenmiştim. Türkiye’den yaş ortalaması 65–70 olan başka bir kadın grubu da yoktu orada. Egeli kadınlar bir de güzellikleri, hoşluklarıyla meşhurdur. İzmir’in kızlarının güzellikleri de dillere destandır resmen. Bu biraz da bilimseldir. Çünkü kadın ve erkeğin genleri ne kadar farklı olursa doğacak çocuğun güzel, sağlıklı, akıllı olma olasılığı o kadar artıyor. Genler aynılaştıkça bu oran tersine artıyor. O yüzden akraba evliliklerinde çocuklar sakat olabiliyor. İzmir de yüz yıllardır göçlerin merkezlerinden olmuş, değişik yerlerden gelen insanlar İzmir’e yerleşmiş dolayısıyla İzmir’in insanlarının, kızlarının güzel olması mantıklı. Tabii bu güzel ve etkin kadınların kocaları, ağabeyleri, babaları, oğulları olmak da İzmirli erkeklerin profillerini anlatmaya yarar sanırım.
Kadıyla, erkeğiyle, üzerinde yaşadığı bereketli topraklarla, çağlar öncesinden sızan tılsımlı kültürel mirasıyla, Anadolu’nun en batısında olmanın yüklediği anlamları taşıyan bir coğrafyadayız. Ama hala iyi eğitim almış, iyi yetişmiş gençlerimiz buranın elit bir taşra olduğunu düşünüp ilerlemek için İstanbul’a gidilmesi gerektiğine inanan gençlerimiz var. İlginç bir noktadır ki, Türkiye’nin ilk iktisat kongresi de Ege’de İzmir’de yapılmıştır. Bu bir tesadüf değildir sanırım. Ege, insanıyla, potansiyeliyle kendisine yakışır adımları atmalı ağır, kendinden emin ve heybetli tıpkı bir efenin yürüyüşü gibi.