31 Ocak 2012 Salı

'ey hayat ben Çeşme'ye gidiyorum, beni takip et'!!!


EGE’DE YEREL POTANSYELİ DEĞERLENDİRMEK MÜMKÜN MÜ?
İLLA BÜYÜK ŞEHRE Mİ KAÇMAK LAZIM?


İyi eğitim görmüş, görmüş geçirmiş insanlar illa ‘modern zamanlar’ da, ‘modern şehirler’ de mi yaşamak zorundadır? İş imkânları, kültür, sanat, yani hayat oralarda mıdır? İstanbul için de bu geçerlidir. Hayat sadece Taksim, Cihangir, Şişli, Gayrettepe etrafında mıdır? Büyükada’da oturulamaz mı? Nerededir bu hayat? Nedir bu hayat? Modern olmayan yerlerde neden yoktur bu hayat? Doğduğun yer değil, doyduğun yerde midir hayat? Hayat doymaktır o zaman evet, belki de… Ya da doyduğunu zannetmek…


Ege’de bir köy olan, Bademler Köyü’nde, köylüler tarhana yaptıktan sonra tiyatro provalarına gidiyor, köylerindeki tiyatrolarında oyunlar sergiliyorlar çevre köy ve kasabalılara, hatta şehirdekilere…   Mordoğan’da yaşayan bir kaptan balık tutma faaliyetleri, şenlikleri düzenliyor…Ya da İstanbullu, çok değerli, sanatçı bir aile İstanbul’u bırakıp, Bodrum’a bir kasabaya yerleşip, Bodrum Filarmoni Projesi’ni geliştirebiliyor… 

Fazla nitelikli olmak, ya da olmamak…

Bir işe sadece bilgisayar bilmesi yeterli biri aranıyorsa, bilgisayar bilmeyen bir kişi bile alınıp eğitilebilir, fakat sadece bilgisayar bilmesi gereken bir iş konumuna bilgisayar, İngilizce, Fransızca, almanca, teknik resim, muhasebe programları, grafik ve çizim programları, iyi beste yapıyor olabilme özellikleri olan biri alınmaz. Hani denir ya ‘eksiği yok, fazlası var.’ Bu fazla özelliklere sahip (over-qualified) olmak her zaman az yetenekli olmaktan daha zordur. Fazla özellikli,  fazla nitelikli insan, iş gücü, beyin gücü ya da potansiyeli de illa ‘şehir’ de yaşamalı, fazla nitelikli olmanın bedelini mi ödemelidir? Eğer bu bir bedel ödemek ise?

İyi eğitim görmüş, nitelikli insan ve iş gücü kendisini küçük ölçekli bir şehirde, kasabada, ya da köyde gerçekleştiremez mi?  Göç, ya da büyük ve gelişmiş modern bir şehir’de yaşamak mecburi mi?

Yerellikten küreselliğe biraz da bu olsa gerek… İzmir’de, Ege’de yaşayan bir genç kendisini uluslararası standartlarda, olanaklarda, bakış açısında ve kalitede hissedip, burada üretken olabilir mi? Ya da sadece var olabilir mi?

Ege’de ‘kültür endüstrisi’ (Adorno ve Horkheimer’ın ortaya attığı ‘kültür endüstrisi’ kavramından farklı olarak) acaba bir istihdam alanı olabilir mi? Yoksa bu sadece bir rüya mı?
‘Gerçek, düş artı zamandır’ dersek, belki rüya ise de gerçekleşebilir… Biz de köyümüzde var olabilir, karnımızı doyurabiliriz… Kim bilir? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder